banner94

AHMET İLHAN YAZILAR

BIYIKLARI YENİ TERLEYENLER İÇİN KIZILCAHAMAM'DA YAŞAMA KILAVUZU 1-
Yağmurunu Köroğlu Dağları'ndan, rüzgarın Aluç Dağı'nda aldığını bilmektir...
Her ne kadar Ankara'ya yakın olsa bile bir Karadenizli olduğunun farkında yaşamaktır...
Kazım Karabekir Caddesi'nden yukarılara doğru tırmanırken hovarda gözlerle birilerine bakmaktır...
Allahın çıtağı dendiğinde gurur duymaktır...
Dört mevsimi yaşarken: işte dünyanın merkezi burasıdır diye öğünmektir...
Açlığı bazlamayla yatıştırmaktır...
Misafir olurken, misafir ağırlarken çevizli çöreğin büyüsüne kapılmaktır...
Kargasekmezde karşılayıp Azaphane deresinde yolcu etmektir...
Cumartesi gününden Pazar pazarını iple çekmektir...
Dünyanın en önemli Fosil yataklarının Kızılcahamam'da olduğunu bilerek korumaktır...
Kırköyden Kızılcahamam'a gelirken: Kızılcahamam'a göreceksin/ yeşillikler içinde /sakın şaşırma diye şiir yakmaktır...

BIYIKLARI YENİ TERLEYENLER İÇİN KIZILCAHAMAM’DA YAŞAM KILAVUZU…-2-
Soğuksu’ya giderken elde mangalı bir de çaydanlığı unutmamaktır.
Vadiyi vadi yapan yükseklikteki Kara Akbaba’lara emanetimizdir diye sahiplenmektir.
Eskimeyen öğretmenlerini anarken; Ali Kemal Temuçin’i, Atilla Can’ı, Hicabi Sezer gibi öğretmenleri unutmamaktır.
Timur’un filleriyle gururlanmaktır.
“La aganın ne yapıp durug” diyerek “olabülü de olmayabülü de” demekten utanmamaktır.
“Angara bebesi” lafından gurur duymaktır.
Eskiden pazara getirilen Oğlakcı’nın marulunu, Kızılcaören’in pirincini, Çay’ın ıspanağını, Çeltikçi’nin üzümünü, Üçbaş’ın fasulyesini özlemektir.
Kızılcahamamspor’un, renklerini kentin tam merkezine Yeşil ve Beyaz olarak kazımaktır. Sanlı’sını, Kasap Rızasını, Kaleci Turgut’unu Raket Mustafa’sını, “rüzgârın oğlunu” unutamamaktır.
Etiyle, sucuğuyla, otelleriyle anılmak yerine insanıyla hatırlanmamaktan hayıflanmaktır

BIYIKLARI YENİ TERLEYENLER İÇİN KIZILCAHAMAM'DA YAŞAMA KILAVUZU 3
Rakımın yıllara göre yükselmesi ile birlikte ANADOLU'NUN YÜKSELEN YILDIZI diye tanımlamaktır...
Hamama en önce gidip bir de senin yıkamandır...
Politikacıların buluşma yeri olmaktan onur duymaktır...
Şehrin orta yerinden geçen derenin üstünün örtülmesini anlayamamaktır...
Çarpık yapılaşmasından üzüntü duyup IHLAMUR ağaçların özlem biriktirmektir...
Bilgi yarışmalarını ve Münazara için derinden derine bir 'OF' çekmektir...
Hoşmerimiyle
tatlanmak eşili suburiyesiyle kilolara tavan yaptırmaktır...
Atatürk'ün sırtını dayandığı ağaca saatlerce bakıp beyaz leblebiyle bir kadeh içmektir. 'Nereden nereye geldik' diye gamlanmaktır...
Yöremiz Gazetesinin satır aralarında tanıdık birilerini aramaktır...

BIYIKLARI YENİ TERLEYENLER İÇİN KIZILCAHAMAM'DA YAŞAM KILAVUZU-4-
Ahmet İLHAN
Soğuksu mevkiinde kuş bakışı yılan gibi kıvrılan yolda düşe dalmaktan zevk almaktır...
Pekmez tahinle kışı sıcacık yapıp Ihlamurla soğuğa meydan ukumaktır...
Av için dağa, bayıra çıkıp bir canlıyı katletmemektir. Katledenleri de avcı olarak kabul etmemektir...
Çiğdem çiçeklerini özene bezene toplayıp toprak için dua etmektir...
Nöbet tutan askere 'gardaş memleket neresi' diye laf atmaktır...
Etin üstüne serpilen GÜVEYOTU için, kekik kokulu baharım diye nara atmaktır...
Soğuksu'dan su doldurup kana kana suyla hemhal olmaktır...
Ormanda kozalak toplayıp çam ağacının birinde uykuya dalmaktır...
Kızılcahamam'da gönlü hoşları -Deli Tunceri- Deli Yunusları hatırlayıp tebessüm etmektir...
Katil kayada, Kızıl kayada elle balık avlayıp tuttuğunuz balıkla övünmektir...
KİRMİR ÇAYINI kirli çay haline getirenleri affetmemektir...
Kör Halis'in davudi sesinden de, çümbüşünden mest olmaktır...
Sokak canlılarını-kedi, köpek ve kuşları- Hemşeri olarak kabul edip sevgiyle beslemektir...

BIYIKLARI YENİ TERLEYENLER İÇİN KIZILCAHAMAM'DA YAŞAM KILAVUZU-5-
Ankara ile Bolu arasında bir kültüre kanat çırpmaktır...
Kâzım Karabekir Caddesinden yukarılara doğru Ağarken Ihlamur ağaclarına ve At kestanesi ağaclarına destan yazmaktır...
Bir Kent Müzesi'nin kurulmamasına isyan etmektir...
Aksak Köyündeki acı suda yüzmektir...
Ada denilen mevkiide Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş takımlarıyla maç yapmaktır...
KÜT YUSUF'ta ayakkabı tamirinden sonra ayakkabıyı caddeden toplamaktır. Her daim gülen yüzüne şapka çıkarmaktır. 4/1boyutunda bir adamın iç barışına ve MUTLULUĞUNA aşık olmaktır...
Beyaz gelinliğini giymiş kuşanmış çam ağaçlarının eteklerinde dem olmaktır...
Kâzım Karabekir İlkokulunun önünde tutulan maça aşina yüzlerle tanık olmaktır...
Kâzım Karabekir İlkokulunun efsane Hademesi MAKBULE TEYZEYİ unutamamaktır...
Her ailenin bir bakkalı bir berberi bir de fırını olurdu.
Bizler aynı zamanda buralardan da mezun olurduk deyip çocukluğuna ve gençliğine özlem biriktirmektir...

BIYIKLARI TERLEYENLER İÇİN KIZILCAHAMAM’DA YAŞAM KILAVUZU-6-
AHMET İLHAN
Şehrin merkezindeki bakırcıları, makasçıları, bıçakçıları, mermer atölyesini, semercisiyle birlikte tuz değirmenini şehrin esas merkezi burasıdır diye anlamaktır…
“Su”yun soyadını “Kızılcahamam’ diye düşünmektir…
Şehrin mazide kalmış görüntülerine bakıp bakıp derinden derine yaralanmak ve içlenmektir…
Kapama yapıp konu komşuyu aynı sofrada buluşturmaktır ve aslolan anılara doğru yolculuk yapmaktır…
Bir kitabevinin bile olmamasından yakınmaktır. Kitap okuyup da okuduğu kitabı birileriyle paylaşanları örnek olarak seçmektir…
Saray ve Işık sinemalarının önünde saatlerce filmin yarısını bekleyip elde sıcacık yaptığın 10 kuruşu yalvarırcasına kapıyı mesken edinen Kürt Bahri’ye “al beni içeri” diye yalvarmaktır…
Bir zamanların Açık hava sinemalarının varlığından dolayı öğünmek ve göğsünü gere gere “biliyor musun bir zamanlar Kızılcahamam’da tam dört tane açık hava sineması vardı” diye böbürlenmektir…
Kentin olanaklarını birilerine peşkeş çeken belediye başkanlarını unutamamak ve ortaya çıkan görüntüsüyle eyvah eyvah çekmektir…
Deli İmam çeşmesinden kana kana su içip eve bidonlarla su taşımaktır. Çayının güzelliğinden dem vurup çayıyla konu komşuyla birlikte sohbet demlemektir…
Pembe Roze gazinosuna bir göz atıp acaba birileri çağırır mı diye ses devşirmektir. Hemen karşısında bulunan Villa gazinosuna da tornistan olmaktır…
İğneci Kadriye teyzenin vurduğu iğne ile şifa bulmaktır…
Her Kurban Bayramı sonrasında kasapların önünde sıraya girip kıyma çektirmektir.

BIYIKLARI YENİ TERLEYENLER İÇİNKIZILCAHAMAM’DA YAŞAMA KILAVUZU 7

Semercisinden - nalburuna, demircisinden – dökümcüsüne, makasçısından – bıçakçısına, kunduracısından – ayakkabıcısına, tuzcusundan – helvacısına, kasabından – manavına, fırıncısından – pidecisine, bakırcısından – kalaycısına, sobacısından – çilingirine, terzisinden – berberine, bakkalından, kahvecisine, mermercisinden – tabelacısına kadar bizi doyuran, ısıtan, giydiren ve her türlü hizmet veren bu emekçilerimizi; kentin merkezine müze olarak kazımaktır…

Efsane haline gelen Kasap Vırıvırı’yı, Bakkallardan Avrupacı Ali Rıza’yı, ayakkabı tamircisi ve tek kadın emekçimiz Emsal İlhan’ı, demircilerimizden Kostak Mehmet’i, Avlasızlar’ı, bakırcılardan Fethi Aydoğan ve Kalaycı Bekir Şencan’ı, tek oto yedek parçacımız Kara Yusuf’u, aynı zamanda ressam, boyacı ve Tabelacı Topal Şekip’i, helvacı Yusuf Şengül’ü, terzilerimizden “GS” tabelalı Terzi Raşit’i,ayakkabı tamircisi Titrek Mehmet’i, kırtasiyeci Titrek Mehmet’i ve daha nice meslek erbabının izinden giderek onur biriktirmektir…

Esnaf yemeği olan biraz helva bir tutam zeytin bir cıngıl üzüm, bir dilim beyaz peynirle konu komşuyu doyurup arkasına bir güzel çayla dem tazelemektir…

Kasap Ali Can’ın dükkânın önünde pişen etli bulgur pilavıyla 25 kişinin doyurulmasından gurur duymaktır. Köyağası lakaplı İbrahim Civan’a hastanede yatarken; şıkça yapılan bir hediye paketinin içinde bir turp, bir havuç ve bir tane de kurusoğan görünce hastalığını unutup saatlerce gülmesini tevazu ile bilmektir…

“AHİ” geleneğinin bütün ilkelerini yaşama geçiren esnafımızın yardımlaşmasına, dayanışmasına, gönüldeş olmasına şapka çıkartmaktır…

Esnafların kendi aralarında yaptığı şakalaşmaların ortaya çıkardığı sevimlilikten ve espri kabiliyetinden doğan zenginliği hoşgörü olarak yaşamaktır…

Küt Yusuf’un fırçayı vererek “git Yapı Kredi Bankası’nın veznecisinden 100 lira iste” demesini, Sobacı Cavit’in Sakatçı Mahmut’a takılmalarına, Ziraat Bankası’nda çalışan Emin Bey’in el işaretine “anagızı” demesini sağduyunun hoşgörüyle buluşması olarak görmektir…

Kızılcahamam’a sonradan yerleşen esnaflarımızdan, Halıcı Ahmet’i, süt ürünleri yapan Göçmenleri, Altın Su İşletmesini işleten Kastamonulu Sucu Sait’i, ilk pastacılarımızdan Çankırılı Hüseyin Usta’yı, Kızılcahamam Maden Suyu İşletmesini çalıştıran Afyonlu Fikret Helvacıoğlu’nu, Gönülcü Petrol’u işleten Ziya Gönülcü’yü, Gülçiçek Lokantasını işleten Rizeli Cevahir Usta’yı, Kastamonulu Köfteci Arif’i ve Safranbolulu Camcı Hayrullah Aydın’ı unutmayıp yaptıkları hizmetler için şükran biriktirmektir…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner83

banner26