banner94
NE  ETTİ… NEDEN  TERKETTİ… (3. Bölüm)

                                “Ali ALTINOK  ve  CHP”

 

“Aşk kalbin siyaseti; siyaset aklın aşkıdır…”

Kim söylemiş bu sözü… Bir başkası söylemişse değerli, ben söylemişsem değersiz mi olacak; varsın olsun…

Kalbi yöneten aşktır, canlı ve diri tutar; aklı geliştiren, düşünce gücü kazandıran, hayatın anlam ve amacını ortaya çıkaran da siyaset.

İnsan ne aşktan kurtarabilir kendisini, ne siyasetten uzak durabilir.

Aşksız hayat, yaşanmamış zaman dilimidir; siyasetten uzak durmak ise aklı kullanmamak.

Aşk ve siyaset birbirinden bağımsız gibi görünür ama aynı vücutta buluşan ve birbirini tamamlayan iki unsurdur.

Akıl ve kalp de böyle değil mi?

Eğer Mecnun aşkını siyasetsiz yaşasaydı, bu aşk hala gündem oluşturur, şairlere ilham, gönüllere derinlik, şarkılara anlam verir miydi?

Velhasıl… Aşk kalbin siyaseti; siyaset aklın aşkıdır…

Aşkı tatmamış kalbin siyaseti hissiz, duygusuz ve sezgi yoksunudur; siyaseti öncelemeyen aklın aşkı kuru, yavan ve bayat.

Kalp aşkla tanışmalı, akıl siyasetle fonksiyonlarını tahkim etmeli ki, duyguyla düşünce buluşsun, merhametle hizmet kol kola girsin, sezgiyle tedbir hayata dâhil olsun.”

Ah keşke böyle olsa, aşkla siyaseti kaynaştıran ve hayata karıştıran siyasetçi bulunsa: Hayat o zaman çekilir hale gelir…

Ali ALTINOK böyle bir siyasetçi olabilir mi?  Tam bu noktada, acaba kelimesi devreye girer, ama kelimesi de kullanılabilir… Bu cümle üzerinde düşünmek istedim; düşünmeyi sevenleri de düşündürmek; başka amacım yok…

Ali ALTINOK’ la ilk yakın temasım, 1999 yılı genel seçimleriyle birleştirilerek yapılan yerel seçimler oldu; ikinci bölümde bir parça anlatmıştım.  

Zaman bolluğu yaşıyordum o sıralar, bu bol ve uyuşuk zaman dilimi içinde birkaç dost bile edinmiştim. Büyük başarıydı benim için.  

Zaman öldürmek için yaşayan bu birkaç dostla; canlı ve diri geçen, Kızılcahamam halkını da demokrasiyle buluşturan o yoğun ve sıcak seçim atmosferi içinde, siyasi partilerin seçim irtibat bürolarına uğruyor, siyasi nabzı tutmaya, siyasi ortamı yakalamaya ve siyasi havayı birazcık koklamaya çalışıyorduk.

Uğradığımız seçim irtibat bürolarının başında CHP seçim irtibat bürosu vardı. Bu büronun ana cadde üzerinde olması ayak alışkanlığımız olmuş, arada bir uğramadan duramıyorduk.

CHP nin Belediye Başkanı Adayı Nafi IŞIK ile geçmişe dayalı hem okul, hem memuriyet, dostluk boyutuna getirememiş olsak da, hem de önemli ve kalıcı arkadaşlığımız olmuştu; bu yaşanmışlık önemliydi benim için.

Nafi IŞIK çok fazla durmuyordu büroda; saha çalışması yapıyordu genellikle. Tesadüf ettiğimiz zamanlar, o şen şakrak haliyle karşılıyordu bizleri. Peş peşe çay söylüyor, espri yapıyor, kazanacağından emin görünüyor, o intibaı uyandırmaya, o havayı vermeye çalışıyordu.

Oysa durum çok farklıydı; halk veya seçmen kitlesi çok farklı etkiler altına girmiş veya alınmış, çok değişik siyasi görüş, kanaat ve teamül içinde çalkalanıp duruyordu. En azından ben böyle algılıyor ve hissediyordum siyasi ortamı.

Yine peş peşe çay söylediği bir gün: “Nafi bey… Çay söyleyip durmaktan vazgeç… Bize neler yapacağını, Kızılcahamam için neler düşündüğünü anlat… En önemlisi niye Belediye Başkanı Adayı oldun, niyetin, amacın, maksadın ne…”

Dediğimde, belli etmese de bozulur gibi oldu, yanaklarına düşen hafif kızıllık belli ettiği kızgınlığıydı sanki.

Nasıl ve ne şekilde bir cevap verdi tam hatırlamıyorum ama o kırgınlık ve kızgınlık mutlaka yansımıştır sözlerine.

Düşünce yeteneğini kaybetmemiş her akıldan geçen veya geçme ihtimali olan ama her nedense bir türlü dile düşmeyeni söylemiştim ben; yanlış anlaşılacağı da kesindi. Öyle de oldu sanırım.

Ali ALTINOK ne yapıyordu; siyasetin icaplarıyla meşguldü, çay söylemekten ziyade Kızılcahamam için düşündüklerini, hizmet olarak ortaya koyamaya çalıştıklarını, plan, proje ve tasarıları haline getirdiklerini anlatmaya uğraşıyordu dili döndüğünce. Aklımda kalan ve hayıflandığım tek şeyse; yetersiz ve tesirsizdi bu yaptığı.

“Siyaset yaşanarak ve yapılarak öğrenilen bir bilgidir; okunarak değil. Kitaplarda anlatılan ise; yaşanan ve yapılan siyasetin zihinlerde tasavvura dönüşmesini sağlar; siyasete derinlik, siyasetçiye hitabet gücü kazandırır.”

Nafi IŞIK’ ın resmi görevinden geçici olarak istifa ederek CHP den Belediye Başkanı adayı oluşu bu hayati gerçeği önce görmesine, sonra bu siyasi bilgiyi o kısa seçim süreci içinde öğrenmesine engeldi.

Her zaman yoğun ve yorucu geçer seçim süreçleri; bu boğucu atmosfer ve karmaşa içinde buna zamanı ve imkânı da yoktu zaten.

Devlet memurluğu devletin kuruluş felsefesini, siyasi yapılanmasını ve işleyiş stratejisini öğretmez; mevzuatı bil, yasal görevleri kusursuz ifa et yeter. Ötesine geçemezdi devlet memuru, devlette geçmesine müsaade etmezdi o yıllarda. Şimdi nasıl bilemem ama bilgi çağındayız, bilmek isteyen öğrenir.

İşte Nafi IŞIK o mevcut sistemin bir parçası olarak yıllarını geçirmiş biriydi; tutuk ve suskundu diğer adaylara bakarak. MHP nin adayı Salih ÖZTÜRK de aynı kaderi yaşıyordu ama onun arka planında siyasi bilgi ve zekâsıyla Yaşar YILDIRIM vardı; bu unutulmamalı.

Bunları hissedebiliyordum o günlerde; sezgilerime düşen ve beni rahatsız eden ince kımıltılardı. Ne ki, henüz ifade etmekte yetersiz kalıyordum, fikir haline getirmekte acemilik çekiyor, tereddütler içinde kıvranıyordum.

Ali ALTINOK siyaseti yaşayan ve yapan biri olarak bu bilgilere parti içinde ulaşmış, o kavrayıcı zekâsı ve yeteneğiyle kapsam alanına almış olsa da; o yıllarda henüz çok gençti, tecrübesi de yok denecek kadar azdı. Kendisini uzaktan takip ediyor olsam da, fark ediliyordu bu yazdıklarım.

Dedim ya, o günlerde hissettiğim, fikir haline getiremesem de sezgilerime düşen kımıltılardı bunlar; bilgiye dönüşmemiş, henüz söz olarak düşmemişti dilime.

Yetenek ve bilgi siyasetin vazgeçilmez ikilisidir; ne ki, siyasetçi olmak için sistematik çalışmak, aksiyoner ve dinamik olmak, herkesin her işine koşmak, her derde çare olmaya çalışmak bile yetmiyordu; uzun süren gözlem ve inişli çıkışlı yaşanmış tecrübelerde gerekliydi.

Tecrübenin yanı sıra aklın algısını güçlendirmek, zihnin gelişmesi ve genişlemesini sağlamak için okumak, tasavvur yeteneği kazanmak için siyasi kavramları bilmekte elzem ve zaruriydi.

Hele rakipleri ekarte etmek, karşı görüş ve tezleri çökertmek için siyasetin milis gücü olan mantık ve felsefeyi bilmek, yerinde kullanmakta önemli bir kazanımdı bu acımasız siyaset arenasında.

Bürokrasiden gelişi handikap gibi görünüyor olsa da, yıllarca Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapması elindeki en önemli koz ve avantajdı Nafi IŞIK’ a göre; tabi nasıl ve ne şekilde kullanacağını bilmesi şartıyla.

Siyasette tanınmak, bilinmek önemlidir; hele toplum nezdinde itibar kazanmış, itimat sağlamış, bilgi ve becerilerini kanıtlamış kişiler için bu durum avantajdır; nasıl ve ne şekilde kullanılacağı bilinirse. Dezavantaja da dönüşebilir yanlış elde ve yanlış şekilde topluma sunulursa.

Ben böyleyim dese, zaten öyle olduğu bilinmektedir. Hayır, ben bildiğiniz gibi değil daha farklı yan ve yönleri olan da bir insanım dese, yıllarca toplumdan kendisini saklamış, bir yerde yalan söylemiş durumuna düşer bunu yapan siyasetçi.

Zordur tanınmak, bilinmek ve üzerinde kanaat sahibi olunmak; ama bu durumu lehine çevirmekte siyasetçinin hareket alanları içinde yer alan bir stratejidir.

Tanıdığınızı sanıyorsunuz ama tanımadığınız şöyle bir yanım, yönüm ve kabiliyetimde vardı; biliyor sanıyorsunuz ama bilinmeyen yönlerimi hiç görmediniz, hiç araştırmadınız gibi değişik ve çarpıcı bir strateji içine girebilir. Bunu yapma kabiliyetine sahip siyasetçi halkın dikkatini çeker, aklını cezbeder, gönlünü de fetheder.

Nafi IŞIK böyle bir siyasetçi miydi?

Ali ALTINOK bunları biliyor muydu, biliyor varsayalım, acaba dinleyen var mıydı kendisini…

Bilmiyor olsa bile bunu fark edecek siyasi zekâya sahiptir Ali ALTINOK; ya çevresi… Ya mensubu olduğu siyasi partinin ağır topları olarak tanımlanan köşe başlarını tutmuş kişiler… Hele CHP nin kavramsal olarak ortaya koymaya çalıştığım genel merkezli ve hiç değişmeyen politikaları buna müsait miydi?

Zordu Ali ALTINOK’ un işi… Hep zorlandı ve Kızılcahamam siyasetinde hep zorlanan taraf olarak kaldı; en azından ben böyle gördüm kendisini.

Yazı başlığını neden: “Ne etti… Neden terk etti…” koyduğum da bir parça ortaya çıkmış oldu bu açıklamayla…

“Devam edecek…”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner83

banner26