banner94

İSTİKLÂL MARŞIMIZIN YAZILIŞ HİKÂYESİ,

İstiklal Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği 1921 yılının ilk aylarında, ülkemizi kavuran siyaset ve savaş hayatının içine bir de sanat fırtınası düşmüş; Ankara’da büyük bir fedakârlıkla çalışmalarını sürdüren Büyük Millet Meclisi’nde bir İstiklal Marşı yazılması eğilimi ortaya çıkmıştı.

İSTİKLÂL MARŞIMIZIN YAZILIŞ HİKÂYESİ,

İstiklal Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği 1921 yılının ilk aylarında, ülkemizi kavuran siyaset ve savaş hayatının içine bir de sanat fırtınası düşmüş; Ankara’da büyük bir fedakârlıkla çalışmalarını sürdüren Büyük Millet Meclisi’nde bir İstiklal Marşı yazılması eğilimi ortaya çıkmıştı.

uğur demirbaş
uğur demirbaş
09 Şubat 2016 Salı 08:24
1061 Okunma
İSTİKLÂL MARŞIMIZIN YAZILIŞ HİKÂYESİ,

İSTİKLÂL MARŞIMIZIN YAZILIŞ HİKÂYESİ, TÂCEDDİN DERGÂHI,

MEHMET AKİF VE MUHSİN BAŞKAN…

 

                                                     Yusuf AKGÜL  / Eğitimci – Yazar

 

 

         İstiklâl Marşımızın Yazılış Hikâyesi…

 

    İstiklal Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği 1921 yılının ilk aylarında, ülkemizi kavuran siyaset ve savaş hayatının içine bir de sanat fırtınası düşmüş; Ankara’da büyük bir fedakârlıkla çalışmalarını sürdüren Büyük Millet Meclisi’nde bir İstiklal Marşı yazılması eğilimi ortaya çıkmıştı.

    Bu istek üzerine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Milli Kurtuluş Hareketinin mücadelesini destanlaştıracak bir milli marş yazılması için yurt çapında bir yarışma açıldı.  Birinciliği kazanacak esere de, o zamanın parasıyla 500 lira ödül verileceği ilan edildi.

    Belirtilen süre içinde yarışmaya 724 eser katıldı. Yazılan marşların hepsi de milli duygulara dayanılarak kaleme alınmıştır.

    Devrin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, gelen eserler arasında Mehmet Akif Ersoy’a ait bir şiirin olmadığına işaret eder. Böyle bir marşı M. Akif’in yazılabileceğine inanmaktadır.

    Bu yüzden bütün gözler M. Akif’te idi, ancak o nedense bu yarışmaya katılmamıştı.

    Bu husus el altından soruldu. Ankara’nın acımasız soğuğuna karşı kışı paltosuz geçiren şairin yarışmaya katılmayış sebebi, kazanacak olan esere para mükâfatı verilecek olmasıydı.

     M. Akif, ucunda para ödülü olan bir yarışmaya nasıl giderdi ki!

     Milletinin kurtulacağını, hürriyete kavuşacağını para karşılığında mı söyleyecekti!

    H. Suphi Bey, M. Akif’e bir mektup yazarak, asil endişesinin gerektiği her şeyi yerine getireceğini, yarışmaya iştirak buyurmasını ondan rica etti.

    Onu tesir edecek tek kişi olan Karesi mebusu Hasan Basri Çantay’ın da araya girmesiyle ikna olan ve yarışmaya katılmayı kabul eden M. Akif Ersoy, Taceddin Dergâhı denilen sade ve konforsuz mekanda,17 Şubat 1921’nden itibaren İstiklal Marşını yazmaya başladı ve 10 kıtadan oluşan eseri, 14 günde tamamlandı.
    23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisinin ikinci çalışma yılı, 1 Mart 1921’ de başladı.

    Görüşmeler sırasında, Balıkesir Milletvekili H. Basri Çantay’ın önergesiyle, H. Suphi Bey’den marş yarışmasına katılan eserlerden birinin okunması istenir.                                                                                                             

    Kürsüye gelen H. Suphi Bey, yarışmaya katılan eserlerden sadece 7 tanesinin kayda değer bulunduğunu ve bunların içinde M. Akif Ersoy’a ait bir eser olduğunu belirtir. Ve tok sesiyle 41 mısralık şiirin tamamını okur.

    Milletvekillerinin çılgın alkış ve tezahüratları arasında heyecan son haddini bulmuştur. Salon inlemektedir.
    Bu sırada Meclis’in ön sıralarında bulunan M. Kemal Paşa gözleri dolu dolu alkışlıyor, Mehmet Akif Ersoy ise mahcupluğundan yüzünü kollarının arasına gizlemiş, sıranın üzerine kapanıyordu.

    İstiklal Marşı’nın on kıtasının okunmasından sonra “Milli Marş” olarak kabul edilmesi

için Balıkesir Milletvekili H. Basri Çantay ve Bursa Milletvekili Emin Bey tarafından

Meclise bir önerge verildi.

    Yapılan oylama sonucunda eser büyük bir çoğunlukla milli marş olarak kabul edildi, adına da “İstiklal Marşı “ denildi. Kabul kararı, 12 Mart 1921 tarihi Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

 

       M. Akif Akif Ersoy ve H. Basri Çantay’ın Gönüldaşlığı ve Taceddin Dergâhı…

 

      İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy ile bu marşın yazılmasında büyük tesiri olan Balıkesir mebusu Hasan Basri Çantay arasında çok derin ve köklü, o derece de anlamlı bir gönüldaşlık ilişkisi bulunmaktadır.
     Hasan Basri Çantay ile ilk görüşmeleri l909 yılında Sırat-ı Müstakim mecmuasının idare merkezinde olan M. Akif Ersoy, 23 Ocak l92O’de Milli Mücadele’ye destek vermek amacıyla onun daveti üzerine Balıkesir’e gelmiş ve Zağanos Paşa Camisindeki meşhur vaazını vermişti.

      Mehmet Akif’in bu vaazda söyledikleri özetle:

       “Ey Balıkesirliler! Güzel yurdunuzu çiğnetmeyin. Müdafaanız meşrudur. Sebat edin, yürüyün. Sımsıkı Allah’ın ipine sarılın!” şeklindeydi:

       23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan 1. Dönem milletvekilleri arasında M. Akif Ersoy ve H. Basri Çantay  da bulunmaktadır.

      1909 yılında Sırat-ı Müstakim dergisinde başlayan ve 1920 Şubat’ında Balıkesir Zağanos Paşa Camisindeki hitabe ile “Millet Cephesi”nde somutlaşan bu gönüldaşlık,  

3 yıl daha anlamlı bir şekilde Milletin Meclisinde ve Ankara’da misafir kaldıkları aynı evde, Taceddin Dergâhında devam edecektir.

 

         Aynı Kabristanda Yan Yana Yatıyorlar…

 

      1923 sonrası II. Meclis döneminde H. Basri Çantay Balıkesir’e, M. Akif Ersoy İstanbul’a döner.      

      M. Akif Ersoy, zihin yorgunluğu hastalığı nedeniyle İstanbul’da tedavi gören H. Basri Çantay’ı, 1926 yılında Karesi otelinde ziyaret etmiş, ona yeni şiirlerini okumuştur.
      Bu dostluk ve gönüldaşlık hiç bitmedi, hiç eksilmedi. M. Akif, yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak vefat etti ama H. Basri Çantay gönül dostunu hiç ama hiç unutmadı. “Âkifnâme” adlı bir eser hazırlamakla birlikte, vefat yıldönümlerinde Balıkesir veya İstanbul’da düzenlenen anma programlarına katıldı, konuşmalar yaptı.
      M. Akif Ersoy uzun bir hicret döneminden sonra 27 Aralık 1936’da İstanbul’da vefat etti. H. Basri Çantay da ondan 28 yıl sonra, yine bir Aralık ayının 3. günü da vefat etti.

      M. Akif Ersoy ve H. Basri Çantay, bu iki gönüldaş, İstanbul Edirnekapı Mezarlığında yan yana yatmaktadırlar.  Ruhları şad, mekanları Cennet olsun..

 

         Muhsin Başkan Neden Taceddin Dergahında…

   

      M. Akif Ersoy ile H. Basri Çantay’ın Ankara’da milletin vekili olarak görev yaptıkları

3 yıl boyunca birlikte kaldıkları, milli istiklalimizin ve manevi dünyamızın sembolü haline gelen İstiklal Marşımızı bugünlere emanet bıraktıkları Taceddin Dergâhı neden bu kadar önemlidir?

      27 Aralık’ta Mehmet Akif’in vefat yıldönümü, 12 Mart’ta ise İstiklal Marşımızın kabul ediliş günleri münasebetiyle Türkiye Yazarlar Birliği tarafından düzenlenen törenlerin öncüsü ve baş misafiri rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu olmuştur.

      Öncelikle belirtmek gerekir ki Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatında Mehmet Akif

Ersoy'un yeri başkaydı. Bu başkalık sadece İstiklal Marşı'nın yazarı olmasından ibaret değildi,  İslami düşüncesini de kendine yakın buluyordu. Üstelik her ikisi de veterinerlik okulunda okumuşlardı.

      Ama onları aynı dergâhta buluşturan sebep sadece bu değildi. 

      M. Akif Ersoy ile H. Basri Çantay’ın misafir edildikleri, bugün ise M. Akif Kültür Evi olarak hizmet gören mekânın hemen yanında yer alan Sultan Tâceddin Dergâhı, “halk içinde hakla birlikte” prensibini esas alan Celvetiyye tarikatının mekânıydı ve bu dergâh, adını Hacı Bayram Veli’den alan Bayramiyye tarikatının bir koludur.

      Bayramiyye ise Nakşibendlik ve Halvetiliğin birleşimi olarak kabul edilir. Yani Nakşibendlik ve Celvetilik birbiri içine geçmiş bir haldedir.

 

        Sonuç

 

       Şehit Lider Muhsin Yazıcıoğlu, hayattayken ölümü halinde Taceddin Dergahı'na gömülmesini, eğer orası olmazsa Hacı Bayram Camii haziresine, orası da olmazsa Yazıcıoğlu Camii'ne defnedilmesini istemişti.                                                                                                                               

      İşte rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun gece – gündüz Ayyıldız dalgalanan o güzel kabri, vasiyeti üzerine İstiklal Marşımızın yazıldığı Taceddin Dergâhının haziresinde bulunmaktadır.

      Geçen yüzyılın alperenlerinden, iki gönüldaş Mehmet Akif Ersoy ile Hasan Basri Çantay, İstanbul Edirnekapı Kabristanında yan yana iki mezarda dünyadaki dostluklarını ebedi alemde de pekiştirirlerken, 21. Yüzyılın Alpereni Muhsin Yazıcıoğlu, onların birlikte İstikbal ve İstiklal Marşımızı yazdıkları Tâceddin Dergahında, omuzlarındaki emanete sahip çıkmanın ve gelecek kuşaklara emanet etmenin saadetini yaşamaktadır.

     Ruhu şad, kabri Gülşen olsun…

Son Güncelleme: 09.02.2016 08:32
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Veysel BAYRAM 2016-02-09 17:21:09

Ruhu şad, kabri gülşen olsun. Aynen chp agzi. *ruhu sat kabri Nur,Genis ve Cennet bahçesi olsun olsun *

Avatar
Veysel BAYRAM 2016-02-11 00:09:14

Teşekkürler uğur bey.

banner89

banner83

banner26