banner94

“HİCRET“ MURAT ÖZDEMİR YAZDI

Zaman; güçlünün zayıfı ezdiği, ahlaksızlığın arttığı, insan onurunun ayaklar altına alındığı, inanç sistemi ve sosyal yapının putperestlikle oluşturulduğu “cahiliye çağı “.

“HİCRET“ MURAT ÖZDEMİR YAZDI

Zaman; güçlünün zayıfı ezdiği, ahlaksızlığın arttığı, insan onurunun ayaklar altına alındığı, inanç sistemi ve sosyal yapının putperestlikle oluşturulduğu “cahiliye çağı “.

uğur demirbaş
uğur demirbaş
15 Ekim 2015 Perşembe 22:41
899 Okunma
“HİCRET“ MURAT ÖZDEMİR YAZDI


Zaman; güçlünün zayıfı ezdiği, ahlaksızlığın arttığı, insan onurunun ayaklar altına alındığı, inanç  sistemi ve sosyal yapının putperestlikle oluşturulduğu  cahiliye çağı “.

Yer; Mekke’de Nur dağı.  Ve o dağda tefekkürde Abdullah’ın oğlu Muhammed; “ Nasıl ortadan kaldırmalı bu çirkin ağı”.                       

            Evet! Yine bir gece bu tefekkürde iken Hira’da, bir ses; “ Oku! Yaradan Rabbi’nin adıyla. O,  insanı alak’dan yaratmıştır. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.”(1)

             İrkildi birden. Gökyüzüne çevirdiğinde yüzünü, gördü Cibril-i Emini. Heyecan ve korku ile koştu evine ve “ beni örtün “ diyebildi eşine. Hatice’de telaşlanmıştı, örttü.  Eşi Muhammed(as) biraz sakinleşince konuştular. Başından geçenleri anlattı. Hatice “ Korkma! Allah’a yemin ederim ki, O hiçbir zaman seni utandırmaz. Çünkü sen akraba hakkına riayet edersin, doğruyu konuşursun; aciz olanların işini yüklenirsin. Fakiri doyurur, misafiri ağırlar, halka yardım edersin “ diyerek rahatlattı.          Amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e Muhammed(as) ı götürerek olanları birde ona anlattılar. Varaka, Muhammed(as)’a “Bu gördüğün Allah’ın Musa’ya indirdiği Cebrail’dir. Keşke davet günlerinde genç olsaydım! Keşke kabilenin seni yurdundan çıkaracağı günler hayatta bulunsaydım “ dedi.                                                                                                                                                                           Bu sözleri işiten Hz. Muhammed(as) ” Onlar beni buradan çıkaracaklar mı? "  diye sordu. O da “Evet! Çünkü senin getirdiğin şeyi getiren herkes, bu düşmanlığa uğramıştır. Eğer o günlere yetişirsem sana mutlaka yardım ederim“ cevabını verdi.                                                                                                                                                                                                                                                                          

            “Oku” emriyle peygamberlik vazifesi başlayan Hz. Muhammed(as)‘a ilk olarak eşi Hatice iman etti.                                                                                                                                                                    Yakın çevresine ilahi vahyi duyurmaya başladığı andan itibaren nübüvvete ve tevhid çağrısına itirazlarda başladı. Cehaletin sembolü hale gelen Ebu Cehil ve Ebu Leheb başta olmak üzere müşrikler, sayıları birkaç olan mü’minlere baskıya başladılar. İnsanların peygamberin etrafında toplanmalarına mani olamayınca da işkenceye başvurdular. Ammar’ın babası Yasir ve annesi Sümeyye’yi işkence ile şehid ederek, mü’minlere gözdağı verdiler. Engel olamadıklarını görünce zulmü artırdılar.                                        İşkenceden bunalan Müslümanlara Allah Rasûlü sabır tavsiye ediyordu. Bir süre sonra onlara “Allah çektiğiniz sıkıntılardan kurtulmanız için bir yol gösterinceye kadar Habeşistan’a göç ederseniz iyi olur. Zira orada, yanındakilere zulmetmeyen bir hükümdar vardır “ diyerek, bu ülkeye gitmelerini tavsiye etti. Böylece 15 mü’minle Habeşistan’a ilk hicret gerçekleşti. Ertesi yıl aynı ülkeye Cafer b.Ebu Tâlib başkanlığında 100 kişilik mü’minle ikinci hicret yapıldı.                                                          Mekke’li müşriklerin Habeşistan’a gidenleri hükümdardan geri alamamaları, Ömer ve Hamza gibi ileri gelenlerinde İslam’a geçmeleri müşrikleri hem telaşlandırmış hem de öfkelerini artırmıştı.                           Kureyş halkı Müslümanlarla evlilik yapmamak, ticaret etmemek ve yardımda bulunmamak suretiyle boykot ve ambargo kararı aldılar. Bu durum üç yıl sürdü. Buna rağmen İslam’ın yayılışını durduramayacaklarını anlayınca da ambargoyu kaldırdılar.                                                                                         Sevgili peygamberimiz civar şehir ve kabilelerden Mekke’ ye gelenlerle gizlice buluşarak, onları İslam’a davet ediyordu. Medine’den gelenlerle Akabe’de ilk görüşme yapılarak davet gerçekleşti. Bir yıl sonra gelip Allah Rasûlü’ne biat ettiler. İslam’ı öğretmek için muallim istediler. Gönüller sultanı, Mus’ab b. Umeyr’i onlarla birlikte Medine’ye gönderdi. Mus’ab’ın irşadıyla Müslüman oldular. Peygamberliğin 13. yılında 75 kişilik grupla Mekke’ye gelerek gizlice sevgili peygamberimizle görüşüp hem bağlılıklarını bildirdiler hem de kendisini Yesrib’e (Medine’ye) davet ettiler. Böylece hicret için gerekli zemin hazırlanmış oldu.                                                                                                                                          Müşrikler dünyalık mal, servet, saltanat teklifiyle Hak davetinden Hz. Muhammed(as)’ı, her türlü işkenceye rağmen insanları iman ve İslam’a koşmaktan vazgeçirememişlerdi. Tek çare kalıyordu; ya hapis ya sürgün ya da ölüm. Ve öldürmekte karar kıldılar.                                                                           Cebrail peygamberimize gelerek Allah’ın hicret için kendisine izin verdiğini bildirdi. Hazırlıklar başladı ve Rahmet elçisi sadık dostu Ebu Bekr’in yol arkadaşlığında hicrete başladı.                                      Giderken de Hz. Ali’ye bırakmıştı kimlere teslim etmesi gerektiğini söyleyerek, kendisini yurdundan çıkaranların emanetlerini. Çünkü o,Muhammed-ül Emin’di.                                                                Kutlu yolculuk olan Hicret başladı. Düşmanları yanıltmak için önce Sevr mağarası ve ardından istikamet Medine.                                                                                                                                                   Mübarek kulağında Varaka’nın “ Keşke kabilenin seni yurdundan çıkaracağı günler hayatta olsaydım “ sözleri.                                                                                                                                                        Döndü bir kez daha baktı Kâbe’ye, buğuluydu gözleri.                                                                            Medine ise heyecanlanmış, zorlu yolculuk tamamlanmış, Rasûl-i Ekrem’le can bulmuştu.                     Hicret; terk etmek, ayrılmak, başka bir yere göç etmek anlamına gelir.                                              Diğer bir manada ise Hicret, Hz. Muhammed(as)’ın ve Mekke’li Müslümanların Medine’ye göçünü, genel manada ise, gayr-i Müslim bir ülkeden İslam ülkesine göç etmeyi ifade eder.                  Hicret, puta tapıcılıktan tevhide geçmekle önce zihinlerde ve kalplerde gerçekleşti.     Hicretle Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik kuruldu. İslam’la Medine’deki kabile savaşları son buldu.                                                                                                                                               Hicret; Tevhid için yüreği ortaya koymaktır.                                                                              Hicret; Küfre direnmek ve bilenmektir.                                                                                      Hicret; İnsanlık için indirilen İslam’ı yeryüzüne duyurmaktır.                                                 Hicret; Davetin devlete dönüşmesidir.

            Hicreti hücrelerinde hissederek yaşayan Muhacir ve Ensar, sevgili Peygamberimizin vefatından sonrada devam etmişlerdir. Böylece şehirlere ve kıt’alara hak davayı duyurmuşlardır.                              Hicret, Hz. Ömer(ra)’ın hilafeti döneminde takvim başı kabul edilmiştir.                                                  1437. Hicri yılınızı tebrik ederek, Hicret yolunda izi olan ve iz bırakmak arzusunda bulunanlara Enfal suresi 74. Ayetteki ilahi müjdeyi hatırlatmak isterim:                                                                                   İman edip hicret edenler (muhacirler) ve Allah yolunda cihad yapanlarla, birde onları barındırıp yardım edenler (ensar) var ya, işte onlar, gerçek mü’minlerdir. Onlara bir mağfiret ve kerim bir rızık vardır.”(2)

                                                                                                                   2015                                                      1- 96/ Alak s.a:1-2                                                     Murat ÖZDEMİR                                                     2- 8/ Enfal s. a:74                                                      Milli Park Camii İmam-Hatibi                                                                                                                     Kızılcahamam - ANKARA

                                                                                            

 

Son Güncelleme: 16.10.2015 23:17
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner89

banner83

banner26