banner94

EVİMİZDE GIYBET YANGINI

“Ateşle oynama!” deriz. Yani sonu kötü olacak, üstüne gitme demenin kestirme yolu. Ateşle oynamak türlü türlü. Düştüğü yeri yakacak miktardan

EVİMİZDE GIYBET YANGINI

“Ateşle oynama!” deriz. Yani sonu kötü olacak, üstüne gitme demenin kestirme yolu. Ateşle oynamak türlü türlü. Düştüğü yeri yakacak miktardan

uğur demirbaş
uğur demirbaş
22 Eylül 2015 Salı 10:08
1066 Okunma
EVİMİZDE GIYBET YANGINI


“Ateşle oynama!” deriz. Yani sonu kötü olacak, üstüne gitme demenin kestirme yolu. Ateşle oynamak türlü türlü. Düştüğü yeri yakacak miktardan, dünyayı ateşe verecek boyutlara kadar. İşte, başkalarının aleyhinde olmak, kusur ve hataları ortaya döküp insanları zor durumda bırakmak da ateşle oynamaktır. Sahibini yakan, ebediyetini küle döndüren bir ateş. Oysa gülle dolaşan gül bahçesinde bulacaktır kendini. İs-pas değil, güzel kokudur cennete girecek olan.

Bir misalle başlayalım: Buralarda sıkıntılar içindesiniz ve uzaklarda çok sevdiğiniz bir dostunuz var. O da sizi çok sever, üstelik çok varlıklı ve cömert. Ona bir varsanız, hayatınızın kalan bölümünde ne derdiniz olacak, ne tasanız… Ona gitmeye karar verdiniz, zaten başka çareniz de yok. Cebinizdeki son parayla biletinizi aldınız. Ne başka paranız var, ne de para isteyecek bir arkadaşınız.Hazırlıklarınız tamam, tam yola çıkmaya hazırlanırken birdenbire bir adam elinizdeki çantayı, içindeki biletle birlikte kapıp bir anda gözden kayboluveriyor. Koşuyorsunuz, bağırıyorsunuz ama nafile… Ortada öylece çaresiz kalıveriyorsunuz.

Şimdi soru şu: Bir anda bütün ümitlerinizi çalan bu adamı yakalasanız ne yaparsınız? Sırtını sıvazlamayacağınız kesin!

Peki, ya o bileti kendi elimizle yırtıp atmışsak? Ya kendi yarınlarımızı kendi elimizle yıkmışsak? Nasıl olur demeyin, öyle aymazlıklarımız olabiliyor, öyle biletler yakıyoruz ki, başkası yapsa deli-divane deriz.

Misalimizdeki dost, Allah Teâlâ Hazretleri’dir. O bir cihetten bize çok yakınken, nefsin perde ve karanlıkları sebebiyle biz O’na çok uzaktayız. Aradaki bu mesafe ancak karanlıktan aydınlığa doğru bir yolculukla aşılabilir. Bilet ise Salih amellerdir. Bütün hayır-hasenatımız o bilette saklı.

Bilirsiniz, sevap kazanmak kolay değildir. Nefis ve şeytanla kıran kırana mücahede ister. Böyle aylarca yıllarca biriktirirsiniz. Hep bir yolculuk vardır hayalinizde. Fakat… Hesapsızca söylenmiş bir çift söz, gözünüzün önünde bütün sermayenizi yok eder.

İşte gıybet budur! Hiç önemsemeden, düşünmeden söylediğimiz öyle sözler vardır ki, yıllarca işlenen Salih amellerin manevi bedelini yok edebilir.Hatta kimi sözler var ki, Allah korusun, son nefeste imanın elden gitmesine dahi sebep olabilir. Gıybet işte böyle bir ateş!

Biz manevi hayatımıza titizlik gösteririz. Mesela şüpheli şeyler konusunda kılı kırk yararız.

Fakat nedendir bilinmez, bu hassasiyetin onda birini gıybet için göstermeyiz. Elbette şüpheli şeylerden, uzak durmak övülecek bir davranıştır. Fakat Kur’an ve Sünnetle haramlığı kesin olan gıybet konusunda bu hoyratlık çok gariptir. Üstelik gıybet din kardeşinin etini ölü iken dişlemektir. Bu bize ait bir tarif değil, Cenab-ı Hak böyle buyuruyor. (Hucurat, 12) Şayet her manevi hadisenin bir de görünür şekli olsaydı, gıybet eden kişinin ağzından kan ve irin akacaktı.

Ya sevabımız çok, ya aklımız yok! Gıybet, insanın hasenatını siler dedik ama tam da böyle değil. Gıybet edenin defterinden silinir, kimin gıybeti yapılmışsa onunkine yazılır. Yani birinin yangını diğerinin kazancı…Hasan-ı Basri Hazretleri k.s. kendisini gıybet edene bir tabak taze hurma göndermiş ve üzerine şöyle bir not koymuştur: “Duydum ki sen ibadetini bana hediye göndermişsin. Ben de buna bir karşılık vermek istedim. Kusura bakma, tam karşılığını veremedim.” Demiştir.

Çetin günahların kolay insanı olmak, altından kalkınamayacak günahların altına su içer kolaylığıyla girmek ne büyük talihsizlik. Günümüzde bu hastalıklı hal o kadar yaygınlaştı ki insanlar bunun kötü olduğunu bile düşünmez oldu. Zaten şeytanın en büyük tuzaklarından birisi günahı sıradanlaştırmak değil midir? 

Ne yazık ki bu hastalıklı hal, iman eden insanlarda da yaygın durumda. Son zamanlarda bu günahların en çok icra edildiği yer sosyal medya arenasıdır.  Bu günah kahramanları, yüzlerinin görünmemesini fırsat bilerek önlerine geleni zemmetmekte, hemen herkes hakkında iftiralarda bulunmaktadırlar.  Bu kişilerin sosyal medyadan fısıldadıkları iftiralar maalesef toplumumuzun bir kesimi tarafından hakikatmiş gibi kabul ediliyor ve toplum olarak kirleniyoruz. Bu karanlık  kişilerin ruhumuzu fazlasıyla kirlettiği bir vaka. Bizim şunun bunun eksikliğini aramaya değil toplum olarak toplu bir ruh ve gönül temizliğine ihtiyacımız var. Zira biz doğru olursak fitneciler hiçbir zaman bu topluma zarar veremezler.

Gıybete gıybetle karşılık verilmez. Gıybet, Müminler arasında kardeşliği zedeleyerek rahmetin kesilmesine ve gazabın inmesine sebep olur.

Düşmanca duygularla bize gelenler bile bizde hayat bulmalı, çehrelerinde huzur ve tebessümle geri dönmelidirler.               

Ahmet KÖKEN

DİN GÖREVLİSİ


Son Güncelleme: 23.09.2015 00:16
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner89

banner83

banner26