banner94

AKP ÇÖZÜMLEMESİ, HAŞHAŞİ BİLMECESİ, PEKEKENİNABECESİ 1

Cumhurbaşkanının başbakana anayasa kitapçığı fırlattığı, başbakan yardımcısının cumhurbaşkanına “nankör kedi” dediği gündü.

AKP ÇÖZÜMLEMESİ, HAŞHAŞİ BİLMECESİ, PEKEKENİNABECESİ 1

Cumhurbaşkanının başbakana anayasa kitapçığı fırlattığı, başbakan yardımcısının cumhurbaşkanına “nankör kedi” dediği gündü.

uğur demirbaş
uğur demirbaş
12 Nisan 2014 Cumartesi 15:41
750 Okunma
AKP ÇÖZÜMLEMESİ, HAŞHAŞİ BİLMECESİ, PEKEKENİNABECESİ 1

AKP ÇÖZÜMLEMESİ, HAŞHAŞİ BİLMECESİ, PEKEKENİNABECESİ 1

Cumhurbaşkanının başbakana anayasa kitapçığı fırlattığı, başbakan yardımcısının cumhurbaşkanına “nankör kedi” dediği gündü. Başbakan sıcağı sıcağına arkasına ortaklarını da alarak, nasıl olduysa, Çankaya’nın kapısında “devletin tepesinde kriz var, Cumhurbaşkanı bana anayasa kitapçığını attı” deyivermişti. Nerden duydumsa ben, bindiğim haciz arabasında yanımdakilere “böyle böyle olmuş, dolar almış başını gitmiş” diyerek anlattıydım. Sonra bir sürü şey oldu.

Başbakan’ın hasta olduğu, görevini yapamayacak durumda olduğu falan söylenmiş, tam doktor raporuyla azledilecekken, başbakan doktorların elinden can havli ile kurtulmuş, evde Rahşan hanımın bakımı ile sağlığına kavuşmuştu. Ben o zaman hayret ettiydim. Bu olan biten hengâmede başbakana komplo kurulduğu iddia ediliyor, ama hiçbir savcı komplocuları soruşturmuyordu. Sonra AKP kuruldu. Ben o yaz Ölüdeniz’in dalgalı sahilinde, taşların üstünde tenimi karatır, kumları hıçkırtırken, karanlık yüzlü bir Avrupalıyla kendi dilimde konuşmuştum. Türkçeyi ana dili olarak konuşan Avrupalı “Ne olacak seçimlerde” diye sorunca. “AKP kazanır” demiştim. “Peki askerler ne yapar?” deyince de “Başka çareleri kalmadı hiçbir şey yapamazlar” dediydim. Hizmetten bir arkadaşla, seçim sonuçlarını tahmin etmiştik de daha seçim olmadan AKP’nin %35 alacağını bilmiştim. O arkadaş benim kadar sıcak değildi AKP’ye, tuhaf şeyler anlatırdı, anlayanın çıkarımlar yapabileceği. Sonra ayrı düştük, bilmiyorum şimdi ne haldedir. Sonra gördük ki benim “hiçbir şey yapamazlar” dediğim adamlar bir şey yapabileceklerini sanmışlar, yapmaya heves etmişler. Koca koca adamların kafasının benim kadar çalışmamasından kıvanmıştım. Neticede ben bile beklemezken, su gibi geçti zaman, bir de bakmışız, köprülerin altından okyanuslar geçmiş, bugünlere gelmişiz. Nerden nereye geldik?

AKP’nin bir koalisyonun sonucu olduğu bir gerçektir. Niçin böyle bir koalisyon kurulmuştur?  Şartlar onu gerektirdiği için. Türkiye Cumhuriyeti sadece dişlerimizi göstererek sahip olduğumuz devletimizdi. Gerçekten sadece dişlerimizi gösterdik. Nerdeyse ölüydük, gösterecek başka nemiz vardı, bulduk bir aralık, kapıya dayanmış düşmana olanca korkunçluğumuzla dişlerimizi gösteriverdik. Gâvur misvakla cilalanmış dişlerimizi görünce  “tamam senin olsun, ama bak oyunbozanlık etme, bir daha bana dişini gösterme” diyerek tasını tarağını toplayıp gitmişti. Biz de bunca tecrübeden sonra “aklımızı” kullanıp, safi dünya kafasıyla başımızı beladan uzak tutacak bir siyaset güttük. Şapka giydik, ters yazmaya başladık, önce Pazar sonra cumartesi dinlenmeye alıştık, tarihlerimize birden bire altıyüz küsur sene ekleniverdi. Yeni aylar edindik, saatlerimiz yeniden ayarlandı, yeni soy isimlerimiz oldu, yeni ölçülerimiz. Ne olursa olsun hani demiş ya Alaman kadını “gökte İngiliz Amerikan uçağı olacağına, üstümde Rus olsun” bizde “başımızda Gâvur olacağına böyle olsun bakalım çıkmayan imandan ümit kesilmez” diyerek bir yol tutturuvermişiz. Artık limanlarımız, sınırlarımız yolgeçen hanı değildi, vergilerimizi toplayan bizzat bizim maliyemizdi. Hala Ay yıldızlı Bayrak dalgalanıyordu göklerimizde, okullarımız da; Mahkemelerimiz de Türk kanunları cariydi. Evet kanunları batıdan tercüme etmiştik, ama hâkimlerimiz de peruklu değildi. Padişah gitmiş Gazi paşa gelmişti. CHP tek partiydi, Ama Türk deyince akla gelen de CHP’ydi. CHP demek devlet demekti. Devlet Türk’ün devletiydi.

Yıllar geçmiş patron değişmiş, genç subaylar generallerini emekli etmiş, memleketin başvekilini yanında 2 vekiliyle birlikte sallandırıvermiş. “Sen oyunbozanlık edecek gibisin” diyerek yeni patron memlekete çeki düzen vermiş, kontrolü sıkılaştırmıştı.

Takdiri ilahi böyleymiş. Elbette şahsen hata ve ihanet içinde olanlar elbet bir gün bunun hesabını verecektir. Ama kişisel günahların hesabı sorulacak da olsa, yaşanan bir mecburiyet olarak yaşandı. Eğer Türkiye 1. Dünya Savaşına girerken sahip olduğu zihniyeti 2. Dünya savaşına kadar muhafaza edebilmiş olsaydı, belki 2. Dünya savaşına sokulacak ve Almanya gibi, Kore gibi ikiye ayrılacaktı. Ümidimiz odur ki Allah bizi beterinden saklamıştır.

 Türkiye İstiklal savaşından demokrat parti iktidarına kadar haddi bildirilmiş, haddini bilen bir devletti. Demokrat partinin iktidar olduğu süreçte, “bende sizden biriyim, bende kendim kazanmak için oynayacağım sizin oynadığınız oyundan” desem mi acaba? günleri yaşadık. 27 Mayısla “öyle canın istediği gibi, istediğin zaman oynayamazsın” dediler. 27 Mayıstan 12 Eylül’e kadar, haddini bilip kontrole rıza gösterdik. 12 Eylül’den sonra oyuna katılmamız, ama sadece patronlar nasıl isterse öyle oynamamız istendi. Ama asıl amaç bizim oyuncu olmamız değil, oyun sahası olmamızdı. 12 Eylül’den AKP iktidarına kadar oyun sahasında oynandı, ama daha çok oyuncu ithal ettik, oyun sahası olduk. AKP iktidarı süreci, yabancı oyuncuların yerlileşmesi için gerekiyordu. Şimdi ağızdan çıkan bakla, “Oyun devam edecek, Türk toprağı oyunda olacak, Ama Türk oyuncu olmayacak” baklasıdır.

Derinliğini kestiremiyorum, ayrıntılarını ayrımlarını bilmeye gücüm yetmiyor. Kesin doğru olduğu iddiasında da değilim. Cumhuriyet tarihi boyunca 2 farklı çizginin iktidar mücadelesinin seyircileri olduğumuzu hissediyorum. Bu çizgilerden biri İttihat ve Terakki (nin bir kolu), Dr. Nazım, (Mustafa Kemal) Serbest Fırka (?) (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) Demokrat Parti (Menderes vs.) (Adalet partisi) Özal, AKP Kılıçdaroğlu. çizgisi Diğeri, İttihat ve Terakki (nin öteki kolu) CHP,(Atatürk, İnönü) Demirel (Adalet partisi değil dikkatinizi çekerim.). Mesut Yılmaz, Ecevit. Deniz Baykal Bu iki farklı çizginin birleştiği, ayrıldığı, zamanlar, kişiler var. Bu önermeye dayanarak bakılıp incelendiğinde Cumhuriyet tarihinin daha doğru anlaşılması mümkün.  Hayat karmaşıktır. Bu nedenle yukarda yazılı çizgilerden her biri kendi içinde milliliği de gayri milliliği de barındırıyor. Bu çizgilerin her biri hem doğru hem yanlış. Aralarındaki temel fark zaten doğru ya da yanlış olmalarından kaynaklanmıyor. Bu fark daha çok kendi aralarındaki dayanışma vesileleri (din, mezhep, soy, loca, vs. ) ile yurtdışı bağlantılarından kaynaklanıyor. Araştırılıp incelenmesi gereken bir konu.

AKP’nin kuruluş zamanlarında bu çizgilerin birleşme anlarından biri yaşandı. Bu birleşme bazılarınca kerhen mecburiyetten, bazılarınca gönüllü olarak desteklendi. Oyuncuları teşhis edemiyoruz. Ya da oyuncular görünüyor da, senaryoyu yazanlar, replikleri hazırlayanlar, arka plandaki ilişkiler ortada gözükmüyor.  (Devam edecek İnşallah)


Son Güncelleme: 13.04.2014 13:05
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner89

banner83

banner26