banner94
 NOT    : Asagidaki yazi tarihten de anlasilacagi gibi aylar önce yazilmis. Aslinda bir dizi yazinin sonuncusuydu. Ama su anda onlari yayinlamak istemiyorum. Bundan önceki yazi kösede eskidigi için, ve biri çikip beni bu köseden atmadigi için, köseyi yenilemek istedim. Ve bu yaziyi seçtim. Sadece basligini degistirerek acizane arzederim. Hayirli Ramazanlar.
 
TEK DISI KALMIS CANAVAR
 
Size bir bilmecem var çocuklar
       Acaba nedir nedir?
Dis düsman deyince akla
Hemen kimin adi gelir.
Simdi hemen saymaya baslarsiniz: 1- Barzani-Talabani 2- Amerika 3- Yunanistan 4- Ermenistan 5- Rusya 6- Fransa 7- Ingiltere 8- Iran 9- Almanya  10- Çin?
Saymayi burada birakalim, yoksa bitmeyecek. Dogru cevap hangisi? Saymadigimiz siklardan birisi.
Acaba hangisi?
Hiç birisi.
Çok bilinen bir hadis vardir. Rivayetlere tam uygun olmayabilir ama sanirim su kelimelerle ifade etmem hos görülür. ?Dostunuza karsi ölçülü olunuz, olur ya bir gün düsman olursunuz, düsmaniniza karsi da ölçülü olunuz olur ya bir gün dost olursunuz.?
Yukarda saydigimiz ya da saymadigimiz bütün unsurlarla düsmanligimiz ya da dostlugumuz içinde bulundugumuz sartlara, konjonktüre, taktige, stratejiye göre degisebilir. Bir düsman tanimlamasi yapabilmek için öncelikle bir kendilik bilgisinin olmasi gerekir. Yani birisi tereddüde mahal birakmayacak sekilde ?ben buyum? diyebilmeli ve kendilik bilincine sahip olmalidir ki, o bilinç üzerine insa edecegi menfaatleri, olmazsa olmazlari, kirmizi çizgileri, ortaya çiksin, düsmanini da tespit ve teshis edebilsin.
Modern medeniyet (hani su tek disi kalmis canavar) kendilik bilgisini muglak birakip kendisini karsitina göre konumlandirmis ve tanimlamistir. Elbette bir kendilik bilgisi vardir ama bu kendilik bilgisi kapitalist gereklere göre degisebilecek, hatta terk edilebilecek bir esnekliktedir. Ya da kapitalizmin kendilik bilgisi, sadece dünyevi, sadece paraya ve sermaye birikimine dayanan, bunun disinda hiçbir kutsali olmayan bir kendilik bilgisidir. Kapitalizm kendine bir düsman, bir hasim yaratmadan ayakta duramaz. Kapitalizmin bir merkezi vardir. Bu merkez, sermayenin temerküz ettigi bir merkezdir. Ve kapitalizmin sömürdügü bir çevresi vardir. Sömürebildigi bir çevresi olmayan kapitalist merkez ayakta duramaz, o zaman kapitalist merkez olmaz.
Halbuki bizim kültürümüzde kendilik bilgimiz sadece kendi degerlerimizden güç alir. Zamanin bizi götürdügü süreçte elbette biz de degisiriz ama bizim degismemizin sebebi kapitalist gereklere, salt dünyevi ihtiyaçlara dayanmaz. Temel kültürel degerlerimizle de çelismez. Çelismemelidir.
Daha iyi anlasilmasi açisindan söyle diyebiliriz: Modern kapitalist dünya sistemin, hepimizi kusatan medeniyetinin kültür kökleri Greko-Romen Ibrani-Hiristiyandir. Yani antik Yunan?a, Roma Medeniyetine, Yahudilik ve Hiristiyanliga dayanir. (bu medeniyete Ingiliz-Yahudi medeniyeti diyenlerde var) Ama kapitalizm genisleme, yayilma süreci içinde bu unsurlari kendi gereklerine göre sekillendirmis, reforma ugratmis ve gün gelmis terk etmistir. Yani Hiristiyanlik ve Yahudilikle çelisen bir kapitalist çikar söz konusu ise, din arka plana atilarak, kapitalist gerek yerine getirilir. Hiristiyanlik ve Yahudilikle uyumlu bir kapitalist ihtiyacin yerine getirilmesi söz konusu ise bunun adi Haçli Seferi olur. Ya da insan haklari ve demokrasi havariligi sekline bürünür.
Insan teki için dis düsman seytan diyebiliriz. Cemil Meriç?in hafizam beni yaniltmiyorsa ?Insan için seytan ne ise dünya için Ingiltere O?dur.? cümlesini hatirliyorum. Bu seytanlik, Ingilizlerin kültüründen, etnik kökenlerinden ya da genetik özelliklerinden kaynaklanmiyor. Ingiltere?nin seytanligi kapitalist merkez, metropol olmak için yaptiklarina, oldugu zamanlarda yaptiklarina, olmaya devam etmek için yaptiklarina dayaniyor.
Hasili kelam dünyada tikir tikir isleyen, tarihi süreç içinde kurumsallasmis, bir beyni olan, kapitalizm dedikleri bir Modern Küresel Dünya Sistem isliyor. Bu sitemin Lord?lari, köleleri var. Yada Matrix?deki gibi pilleri var. Bu sistemin Merkezleri (Metropolleri) var. Her metropolün bir çevresi (periferisi) var. Bu sistemin tulumbalari, yolsuzluk çarklari, savas makineleri var. Isleyisin özeti kisaca söyle: Merkezden çevreye emirler direktifler gidiyor. Çevreden merkeze, paraya tahvil edilebilen bütün degerler (beyinler) gidiyor.
Daha birkaç yil önce Türkiye?de çok kullanilan bir laf vardi. Hortumculuk. Ismet Özel?in bir yerde ?Bu hortumculuk lafinin bu kadar çok kullaniliyor olmasinin sebebi, aslinda isleyen Tulumba mekanizmasini gizlemek içindir? dedigini hatirliyorum. Bizim yasadigimiz ekonomik zorluklarin tamami, aslinda yolsuzluk rüsvet vs.den (elbette onlarda kötü, ama onlar devede kulak) degil bu tulumba sisteminin isleyisinden kaynaklanir. Dünyada ki bütün fakirligin, açligin, çevre felaketlerinin, savaslarin, iç çatismalarin sebebi, bu çarpik, gayri insani, seytani düzendir.
Önümüzde ki 50 yilda dünyanin, insanligin ve elbette Türkiye?nin en büyük meselesi bu isleyisin sonunun nereye varacagidir. Sistemin önünde sonunda çökecegi herkesin kabul ettigi bir gerçektir. Mesele bu çöküsün nasil olacagi, büyük bir dünya savasina neden olup olmayacagi, çöküsten sonra kurulacak yapinin nasil olacagidir. Dünya Sistemi tarihi süreç içinde defalarca, tikanma, bunalim, kriz yasamis ve bunu safralari atarak, savas çikartarak ?Hiçbir seyin degismemesi için her seyi degistirerek? asmayi basarmistir.
Önümüzde ki 50 yil içinde, hatta belki daha da kisa süre içinde yasanacagi muhakkak olan, bu hayat-memat meselesi bunalim, yine ?her seyi degistiren, ama hiçbir seyi degistirmeyen? formüllerle mi asilacak yoksa gerçekten insani, bütün insanliga huzur ve saadet getirecek, insanlarin en azindan açliktan ölmedigi, herkesin barinma ve saglik ihtiyaçlarinin karsilanabildigi bir sosyal adaleti saglayacak, insanin insanligini inkisaf ettirecek bir aydinlanmayla mi, bir ?varolussal uyanis?la mi asilacak?
Iste bu, günümüz insanliginin temel meselesidir. Ve biz (ön)Türkler?in de küresel çapta temel meselesi budur. Iste bu temel meseleyi asabilecek olan da sadece TÜRKLERDIR. TÜRKLER bu temel meseleyi asabildikleri takdirde TÜRK olacak, TÜRK kalacaklardir. Asamadiklari takdirde kendilerini TÜRK sanacaklardir. Ama TÜRK ol(a)mayacaklardir.
Yani TÜRKLÜK davasi insanlik davasidir. Sorumlulugumuz bütün insanliga karsidir. Bu sorumlulugu yerine getirebilmek için (ön)Türklügün bunalimlarini asip, TÜRKLÜGÜNÜN suuruna ermesi, bütün insanlik tecrübesini kendinde içkin kilarak, Türklügü inkisaf ettirmesi gerekir.
Siz (ön) Türklerden misiniz, (son) Türklerden misiniz? Vesselam. 17.05.2008
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner83

banner26